“Türkünün Şairi” Ömer Kayaoğlu
19 Nisan 2025, Cumartesi 12:13
“Türkünün Şairi” Ömer Kayaoğlu
Ahmet Özer
Kemençe
Altın mühür kazdırmışız
“Maçka” diye yazdırmışız
Kemençeyi yanımızda
Sıla diye gezdirmişiz
Ömer Kayaoğlu, 1916’da Trabzon’un Maçka ilçesine bağlı Mağura (Örnekalan) köyünde doğar. İlköğrenimini burada yapar. Harf Devrimini ilkokulda yaşar.
İlkokulda birlikte oldukları 28 arkadaşının 18’i, babaları cephede kalan şehit çocuklarıdır. Babası sağ kalan az sayıda kişiden biri olarak o sıralar İstanbul’dadır. İlkokul sonrası onun yanına gider.
Bir söyleşimizde; Vefa Ortaokulu’nda okurken Türkçe öğretmenleri Aynı zamanda halkevi başkanı olduğu için Eminönü Halkevi’ne gittiklerini, kitap okuduklarını, piyanoyu istedikleri gibi çaldıklarını, bir matmazelden Fransızca dersi aldıklarını anlatır. Ortaokulda, şair Faruk Nafiz Çamlıbel öğretmenleri olur.
Cumhuriyetin 10. yılını 1933’te, kız erkek Beyazıt’tan Taksim’e el ele tutuşarak yaya olarak yürüdüklerini anlatır. Atatürk sağ, coşku büyük. Lisede Şadi Baba (Lütfullah Şadi Coşar) ve Abdülkadir Alpan’la (A. Kadir) birlikteler. Lise 2. Sınıfta ilk kitabı Bir Avuç Köpük’ü 200 adet bastırır 40 liraya.
Vefa Ortaokulu’nu bitirdikten sonra Kuleli Askerî Lisesine girer.
İran Şahı’nın gelişi sırasında Atatürk ve Şah’ı, Sarayburnu’ndan Gülhane Parkı güzergâhına değin izlerler. Atatürk sade bir giysi içinde, şah göz kamaştırıcı görünümdedir. O, bu durumu şöyle değerlendirir: Bizim sade giyimli cumhurbaşkanımızın bu durumuyla gurur duymuştuk.
1937’de liseyi bitirir. Emekli bir albayın kızıyla Harp Okulu’na gireceği sırada evlenir.
Atatürk’ü son görmeleri Ankara’da olur. Kara Harp Okulu Ankara’ya taşınır. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı gösterileri sırasında Atatürk gelir ve şeref locasında yerini alır, Harp Okulu öğrencilerinin gösterisini izler.
Bir süre sonra Harp Okulu Olayı başlar. Arkadaşları tutuklanır.
1939’da Kara Harp Okulu’nu bitirir. Topçu subayı olarak orduya katılır. İstanbul Halıcıoğlu’na atanır. Topçu subayı olarak oradan Niğde’nin Bor ilçesine atanır. II. Dünya Savaşı yıllarıdır. Türkiye’nin birçok yerinde görev yapan Kayaoğlu, yarbay rütbesinde ve tabur komutanıyken kendi isteğiyle 1962’de emekliliğe ayrılır.
Kayaoğlu’nun ilk şiirleri, Doğuş dergisinde yayımlanır.
1953’te İstanbul’un fethinin 500. yıldönümü nedeniyle açılan şiir yarışmasında yazdığı şiir, 1. olur. Aylığının 140 lira olduğu o sıralar, armağan olarak kendisine 100 lira verilir.
Uzun bir aradan sonra 1962’de ikinci şiir kitabı Kabuk yayımlanır.
Şiirlerini çeşitli dergi ve yıllıklarda yayımlanır. 1980’lerde, 1935 ile 1979 yılları arasında yazdıklarından seçtiği 83 şiiri, Şah Katı Düşleri adlı eserinde bir araya getirir.
1980’den sonraki şiirlerinde yoğun bir memleket özlemi başlar.
Maçka’ya
“Yazamadın mı bir yazı
Ömer Maçka′ya Maçka'ya”
Bu sitem bir ince sızı
Siner Maçka′ya Maçka'ya
Dağlarında çam ormanı
Havası gönül dermanı
Dere boyunca dumanı
İner Maçka′ya Maçka'ya
Gündüz bağrında taş olur
Gece uykusu düş olur
Gönül gurbette kuş olur
Konar Maçka’ya Maçka’ya
Hem başında kavak yeli
Hem yüreği duygu dolu
Has oğul olmak bir ulu
Hüner Maçka’ya Maçka’ya
Yelde kemençe sezilmiş
Çamlar horona dizilmiş
Türkünün dili çözülmüş
Yanar Maçka′ya Maçka'ya
Kayaoğlu garip kişi
Dolanır siirt’i Muş’u
Kısmet ise bir yazbaşı
Döner Maçka’ya Maçka’ya
Horona, kemençeye aşinalık, türkülerin içsel güzelliğine hayranlık, şiirinin rotasını o alana çevirir. Bu şiirlerinin, yöreye gönül borcunu ödemek anlamı taşıdığını belirtir.
Şiirleri Makedon dilinde Altın Kız adıyla yayımlanır. Çevirmenliğini İlhami yapar. Yugoslavya’daki STRUGA Şiir Geceleri’ne çağrılır.
Eskişehir’de düzenlenen seminerlere 5-6 kez katılır.
Güzel şiiri bulmak ve okumanın onu mutlu ettiğini söyler.
Başlıca kitapları, OZANCA, SEVGİ BAYRAMI, TRABZONLU KEMENÇEDEN, MAÇKAYI ETTİM TÜRKÜ… adlarını taşır.
Aile olarak bakırcılıkla uğraşılır. Oğlu İ. Gündağ Kayaoğlu bakırcılıkla uğraşırken Anadolu Sanat Yayınları’nı kurar. Anadolu’nun yitip giden sanatlarını incelerken o da babasının özendirmesiyle Karadeniz kültürüne büyük emek verir. Bu konuda TRABZON 87 ve 88/89 KÜLTÜR-SANAT YILLIĞI adlı son derece özgün yapıtları Mustafa Duman ve Alaettin Bahçekapılı’yla düzenler. Karadeniz yöresinin kültür-sanat konumu, özgün bir biçimde bu yayınlarla ayağa kaldırılır.
Şiirlerinde çoğu zaman hece ölçüsünü kullanan Kayaoğlu, serbest ölçüyle de şiirler yazar. Halk şiirinden esinlenerek yazdığı şiirlerin yanı sıra atma türkü biçiminden de etkilendiği görülür.
Şiirlerinde Karadeniz yöresinin dilini ve deyimlerini de kullanır.
Ömer Kayaoğlu’nun yaşamında kemençenin büyük ölçüde yeri vardı. Kemençeli etkinlik onu çocukluğuna, doğduğu toprağa ve yöresinin insanına götürürdü. İstanbul’daki etkinliklere hem bedeniyle hem de yüreğiyle katılıp çevresindeki değerlerle birlikte olmanın güzelliğini yaşadığı gibi, bunu sanatında da önde tuttuğu bir gerçektir.
Maçka’yı Ettim Türkü
Maçka’nın içi şosa
Gider Erzurum Kars’a
Değişmem kelifine
Burda konağım olsa
Maçka’nın içi dere
Akar gider boş yere
Değirmeni bile yok
Konuşuruz ezbere
Maçka üç dağ arası
Dolduk hasret yarası
Gurbette kalanların
Zehir olsun parası
Deresinde pak olsam
Köpüğünde ak olsam
Gurbette usta değil
Maçka’da çırak olsam
Kayaoğlu, şiirlerinin büyük bir bölümünde Trabzon’u, Maçka’yı anlatmıştır. O doğduğu, çocukluğunun geçtiği topraklara sevdalıydı.
İ. Gündağ Kayaoğlu, babasının bir dediğini iki etmez. İstediği yere gitmesine kılavuz olurdu. Çok okuyan bir kişiydi. Büyük bir kütüphanesi vardı. Kendisiyle 80’lerin ortasında tanışmış, Trabzon’da 75. yaşını büyük coşkuyla kutlamıştık. (24 Ekim 1991)
İstanbul’a o yıllarda kara trenlerle gider dönerdim. Haydarpaşa’dan inince değerli arkadaşım Zeki Karahasanoğlu beni alır Suadiye’deki evine götürürdü. Orada, uzun uzun onu dinlerdik. Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşadığı büyük sevince, askerlik anılarını katardı. Atatürk’ü büyük bir heyecanla ve hayranlık duyguları içinde anlatırdı. Aklı fikri Maçka’da, köyünün yaylalarında çocukluğunda, türkülerde ille de kemençedeydi. Yurdun bütün çocuklarını kendi çocuğu gibi bilir, kime nasıl destek olunmasını öğrenir öğrenmez gereğini yapardı.
Maçka’nın yanı başındaki Çatak’ta bir dağın devrilerek 64 kişiye mezar olması karşısında duygularını da şiire dökmüştü.
Çatak Ağıdı
Maçka’nın ötesi Meksila-Çatak
Dağ dereye nasıl iner işe bak
Derman olur diye ağıt mı yazsak
Yağmuru ağlıyor kar’ı ağlıyor
Derelerin çakılları ağlıyor
3 Kasım 2001’de İstanbul’da yaşamını yitiren Ömer Kayaoğlu’nun çok seveni vardı. Son gününde Türk bayrağına sarılı tabutu sevenlerinin omuzunda taşındı. Ankara’dan gidip bu güzel insana sevenleri olarak son görevimizi yapmıştık.
Onu, memleketine özlemini dile getirdiği şiirinden birkaç dizeyle anıyor, anısına saygılar sunuyorum.
Trabzon’a sesleniş
Bir dağının yamacında
Sende aldım ilk nefesi
Mutluluğunda acında
Yüreğimin her köşesi
(…)
Kemençene erik dalı
Horoncuna çizme olsam
Gelinlerin peştemalı
Analara yazma olsam
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.