Oktay ARAYICI Biyografisi
Oktay Arayıcı kimdir?
Ad Soyad: Oktay Arayıcı Nereli: Rize Burcu: Meslekler: Senarist, Tiyatro Yazarı Ölüm Tarihi: 21 Ocak 1985
Oktay Arayıcı, Türk tiyatrosunun toplumcu gerçekçi çizgideki önemli oyun ve senaryo yazarlarındandır.
Oktay Arayıcı, 12 Şubat 1936 tarihinde Rize‘de ailesinin üçüncü ve son çocuğu olarak doğmuştur. Babası bir kaptan olan Nasrullah Arayıcı, annesi Hikmet Arayıcı’dır. İlkokul ve ortaokulu Rize‘de okuduktan sonra o zamanda Rize’de lise olmadığı için Ağabeyi Trabzon lisesinde okumaktadır. Arayıcı ortaokulu bitirdiğinde, memuriyete başlamış olan babası, iki çocuğunu birden dışarıda okutabilecek güçte olmadığından onu, 1950yılında Malatya‘daki bir memur akrabasının yanına gönderir. Bu yolculuk ve Malatya’da geçirdiği sekiz ay, onu, Karadeniz’inkine pek benzemeyen Anadolu gerçeğiyle yüz yüze getirir. Ertesi yıl, Rize’de lise açılınca, öğrenimine bir yıl ara vererek, ikinci sınıftan itibaren, Rize‘de eğitimine devam eder. O yıllarda şiir ve hikayeye yönelik denemeler yapmakta, okul gazetesini çıkarmakta, oyunlar sahnerda, tatil 3 aylarında, çay Fabrikasında, mevsimlik işçi olarak da çalışır. 1954’de, iki arkadaşıyla birlikte, pek uzun ömürlü olmayan “Bomba” adlı haftalık mizah gazetesini çıkarmıştır. Bu derginin çıkarılmasından üç ay sonra mahkeme kararıyla kapatıldı ve yazarına altı ay hapis cezası verildi, ancak bu cezanın tecil ettirildi. 1956 yılında Rize lisesinden mezun oldu. 1956 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okumaya başladı. Daha öğrenciliğinde tiyatroya gönül verdi. Üniversitede, Talebe Birliğine bağlı, Gençlik Tiyatrosu’na katıldı. Daha sonraki yıllarda, bu amatör tiyatroda, yöneticilik ve yönetmenlik yapmış ve toplulukla birlikte, yurt içinde ve dışında turnelere çıkmış, şenliklere katılmıştır. Öğrencilik yıllarında Varlık dergisinde ilk şiirlerini yayınlatır. 1959 yılında ilk senaryosunu yazdı. 1959 yılında yazdığı ilk senarım” sansüre takıldı. 1960 yılında ilk tiyatro oyunu olan “Dışarda Yağmur Var”ı yazdı ve sahneledi. 1961 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı yıl yazdığı bir film senaryosu Merkez Film Kontrolü Komisyonunca (resmi sansür kurulu) sakıncalı bulundu, onaylanmadı. 1962-1964 yılları arasında askerliğini yedek subay olarak yaptı. 1964 yılında yazdığı İzmit’teki Good-Year lastik fabrikasındaki grevi konu alan “Kondulu Hayriye” adlı oyunu valilikçe yasaklandı. 1969 yılında yazdığı “Seferi Ramazan Beyin Nafile Dünyası” da 1971 yılında Ankara Sanat Tiyatrosunda sahnelendiğinde Sıkıyönetimce yasaklanmıştır. 1965-1966 yıllarında, Türkiye Milli Talebe Federasyonu tarafından düzenlenen, Uluslararası Kültür Şenliklerini yönetti. 1965 yılında program yazarı olarak Türkiye Radyo Televizyon Kurumuna girdi ve 1981yılına kadar hizmet verdiği bu kurumda, çeşitli programlara yapımcı olarak görev yaptı. İzmir ve Ankara radyolarında 4 program, istanbul Radyosu’nda, kültür ve eğitim müdürlükleri yaptı. 1981 yılında TRT‘den uzaklaştırılınca devlet memurluğundan istifa etti. 1972-1973 yıllarında kabare türünde skeçler yazdı. 1974–1976 yılları yazdığı arasında “Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi” adlı oyun ile Türk Dil Kurumu ve Avni Dilligil ödüllerini kazandı. Bu oyun, 1978’de, Devlet Tiyatrosu’nda, Can Gürzap yönetiminde sahnelendi. 1978 yılında senaryosunu yazdığı “At Gözlüğü” Yusuf Kurçenli yönetiminde çekilerek film haline getirildi. 1977 yılında yazdığı “Rumuz Goncagül” adlı oyununu Rutkay Aziz sahneledi ve 1981–1982 tiyatro sezonunda Yılın Oyunu ödülünü aldı. Bu oyun 1987 yılında Macit Koper tarafından senaryolaştırılarak, Hakan Balamir yapımcılığında ve İrfan Tözümyönetmenliğinde sinema filmi olarak çekildi ve Onno Tunç‘un müziklerini yaptığı filmde Türkan Şoray, Hakan Balamir, Müşfik Kenter, Macit Koper, Altan Karındaş, Tuluğ Çizgen, Pekcan Koşar oynamıştır. Oktay Arayıcı, 1970 yılında Semiha Buhara ile evlendi. Murat ve Zeynep adlarına iki çocuğu vardır. Oktay Arayıcı, 21 Ocak 1985 tarihinde İstanbul’da 49 yaşında akciğer kanseri nedeni ile ölmüştür. Oktay Arayıcı, oyunlarında ciddi ve kesin mesajlar vermekle birlikte, yaklaşımı hoşgörülü ve insanidir. OyOyun kişilerinin bilmeden hatalar yapmaları ise hoşgörülebilir insani zaaflar olarak verilmektedir. Bu nedenle yazarın, hoşgörülü ve şakalı bir ironi anlayışının olduğunu söyleyebiliriz. Türk Tiyatrosunun en önemli yazarlarından biridir Oktay Arayıcı. Geleneksel kaynakları kullanan ve bununla beraber epik tiyatro öğeleri de barındıran oyunlar yazan Oktay Arayıcı; sorgulayan, problemleri bulmaya, teşhis etmeye çalışan ve tiyatro alıcısının bu meseleleri vurgulayarak hayatına yön vermesini isteyen bir yazardır. Tiyatroda yeni biçimler denemiş, bu denemelerinde hep açıkça bir düzen isteğini, yarattığı kişilerin sözlerinde ve izlenen olayın etkisinde göstermiştir. Yazdığı dört temel oyununda da denemelerini ilerici-toplumcu çizgisini sürdüren yazar. Az ama özenle yazmıştır Ödülleri : 1982 – Ankara Sanat Kurumu Ödülü – Yılın Oyunu ödülü – Rumuz Goncagül 1978 – TRT Muhabirleri Derneği ödülü – yılın en başarılı yerli yapımı, At Gözlüğü 1979 – Türk Dil Kurumu ödülleri – Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi 1979 – Avni Dilligil ödülleri – Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi 1971 – Sanatseverler Derneği Ödülü – Seferi Ramazan Bey’in Nafile Dünyası (Melih Cevdet Anday ile birlikte) 1971 – Avni Dilligil ödülü- Seferi Ramazan Bey’in Nafile Dünyası 1970 – Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Abalıoğlu Armağanı – İkinci Hedef Senaryo : 1959 – Gel Nişanlanalım 1970 – İkinci Hedef 1978 – At Gözlüğü 1981 – Rumuz Goncagül Yazdığı Tiyatro Oyunları : 1960 – Dışarda Yağmur Var 1964 – Kondulu Hayriye 1969 – Seferi Ramazan Beyin Nafile Dünyası 1974 – Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi 1977 – Rumuz Goncagül 1978 – At Gözlüğü 1978 – Tanili Dosyası (Geçit) 1982 – Babalar (kabare oyunu) Fehime Aramızda (Tamamlanmamış) Tatlı Su Balıkları (Tamamlanmamış)
Sennur SEZER (07 Ağustos 2014 06:00) Sevgili Oktay, Seni birbirini tamamlayan görüntülerinle hatırlıyorum hep. Gençlik Tiyatrosunda stüdyoda oynanan Dışarıda Yağmur Var’ın sahnelenişinden sonraki yorgun ama yetinmez yüz ifaden, radyodaki görevinden alındığındaki istifa kararlılığın ve Selimiye’deki görüntün. On beş gün önce ameliyattan çıkmıştın belki. Başın sarılıydı. Ama hepsinin üstüne sana duyduğumuz güveni, iyileşeceğine inancımızı gösterdiğimiz gün, “Ben bugünkü duygularla on yıl daha yaşarım” diye seslenişin. Galiba tutmadığın tek söz bu oldu. Yasaklanmadan yana kısmetin açıktı: 1959 yılında yazdığın ilk senaryon sansüre takılmıştı. “Dışarıda Yağmur Var” bir vicdan acısı piyesiydi. Nasılsa yasaklanmadı. 1964’te İzmit’te Good-Year lastik fabrikasındaki grevi konu aldığı “Kondulu Hayriye” adlı oyunun valilikçe yasaklandı. 1969 yılında yazdığın “Seferi Ramazan Beyin Nafile Dünyası” (Nafile Dünya) adlı oyunu 1971’de AST’ta sahnelenip yasaklandı. “Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi” Türk Dil Kurumu ve Avni Dilligil ödüllerini kazandı. Gelelim asıl herkesin bildiği oyununa, “Rumuz Goncagül”. Rutkay Aziz’in rejisiyle sahnelenen oyun, 1981–1982 tiyatro sezonunda Yılın Oyunu ödülünü almıştı. Filme de çekilmişti. Ama o zaman, senin o oyundaki gizli maksatlarını görmeyenler bu kez uyanmışlar. Antalya Milli Eğitim Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre; Atatürk Endüstri Meslek Lisesi’nde sahnelenmek üzere, Kepez İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Eser İnceleme Komisyonuna gönderilen “Rumuz Goncagül”ün, ancak ‘eğitim öğretimin mana ve ruhu ile bağdaşmadığı’ gerekçesiyle sahnelenmesine izin verilmemiş. Metinde ‘muhabbet tellalı’ demişsin. Bu sözcüğün anlamını sezen (bilen diyemem, durumlarına yakışmaz) İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü komisyonu, oyunun sahnelenmesine izin vermemiş. Semiha Arayıcı da bu konuda epey öfkeli konuşmuş. Sevgili eşin Semiha’nın öfkelenmesi yalnız oyunun yasaklanmasına değil, oyunu savunan bir öğretmenin komisyon üyelerinden birine ‘sansürcüsünüz’ dediği için kademe durdurma cezası verilerek başka bir okula sürgün edilmesine. Semiha’nın ne kadar ince bir kadın olduğunu bilirsin, anlaşılan kızın bu durumda sabrı iyice tükenmiş, durumu ‘Çarpık hastalıklı zihniyet’ olarak nitelendirmiş. 1977’den bu güne ne kadar ilerlediğimizi görüyorsun. Bugüne kadar oyunu oynayan liseler ve öğretmenleri düşün ne büyük aymazlık içindeymişler. Sevgili Oktay Arayıcı, İyi anlayamadım ama oyuna bir de müstehcenlik suçu atılmış galiba. Semiha kardeşim oyunun o dönem ekonomik çıkarlar ön planda tutularak, çıkar ilişkilerine dayalı yanlışlıkları vurguladığını belirterek diyor ki : “Burada müstehcenlik yoktur. (....). Mektupla talip bulunur. Ekonomik çıkarlar ön planda tutularak yapılan evliliklerin yanlışlıklarını vurgular ve onu resmeder, ortaya çıkarır. Böyle bir yaklaşım sonucu çıkabilecek terslikleri resmeder. Burada müstehcen bulunan durum da ‘muhabbet tellalı’ diye oyunda geçer. Çıkar, bilmem ne adına kadının bedenini kötü şekilde kullanan bir durumu sergiler. Bu müstehcenlik değildir. Zaten bu oyuna müstehcen diyen zihniyet, oyun metnini kesinlikle okumamıştır. Bu kadın ve insan haklarına yapılmış bir suçtur. Böyle bir yaklaşım trajikomik, şaşkınlık içindeyim.” Sözün doğrusunu istersen “Evlilik kurumunun çıkar ilişkilerine dayandırılmasını” yanlış bulan bir oyunu yasaklamayıp da ne yapacaktı Milli Eğitim. Bizi yöneten sayın seçilmişler, kadınla erkeğin eşit olmadığını defalarca dile getirdiler. Keşke bu kadar erken gitmeseydin, bütün çelişkileri kıs kıs gülen metinlerle yazıp sergileyeceğin garip bir döneme girdik. Nasıl çıkarız, ne zaman çıkarız da bilemiyorum. Aslında çıkma yollarını biliyorum da... Yaşlandım artık insan malzemesinden kayıp vermek canımı kötü acıtıyor, yoruyor beni. Kısacası sohbetinizi çok özledim. Tuncel Kurtiz’e ve Gençlik Tiyatrosundan rastladıklarına selam söyle. Görüşürüz.