İstanbul
20 Nisan, 2025, Pazar
  • DOLAR
    38.01
  • EURO
    41.94
  • ALTIN
    3706.9
  • BIST
    9.38
  • BTC
    76748.460$

GİRİFTZEN ASIM BEY Biyografisi

GİRİFTZEN ASIM BEY

Giriftzen Asım Bey kimdir?

 

 

Giriftzen Asım Bey, 1851 yılında Teselya’da doğdu. Klasik Türk müziğinde nefesli sazlar arasında yer alan ney’in bir çeşit cinsi olan “Girift” üflemekte devrinin en başarılı icracısıdır. (Girift , Türk musikisinde tahta perdeliler sınıfından eski bir nefesli çalgı. Kamıştan yapılır ve başparelidir. Neyde üstte altı delik olmasına rağmen giriftin en baştaki biraz kenara açılan yedi deliği bulunmaktadır ve neyden oldukça farklı boğuk tatlı bir sesi vardır.)

14 yaşında Yenişehir Mevlevihanesine gitmeye başlamış. Musiki dinlemek ve ayin seyretmekten zevk alırmış. Günün birinde ayin yapan koronun arasına karışıp ayin ve naat okumaya başladı. Sesimin güzelliği fark edildi. Orada Yusuf Paşa’nın çırağı Hasan Dede’den Ney dersi almaya başlamış. Üçüncü ay ayinde Şeyh:

“Taksimi Asım’a bırakın!” diye emir verdi. Ondan sonra ney çalmaya başladı. Asım Bey genç yaşta Mesnevi okumuştur.

Neyzen Yusuf Paşa’nın talebelerinden Neyzen Hasan ve Salim Bey’lerden dersler aldı. İzmir’de Askeri Hesap Memuru olarak çalışırken Mülazım rütbesiyle subay oldu. 1872 yılında İstanbul’a döndükten sonra Sultan Abdülaziz tarafından kurulan İstanbul İtfaiye Teşkilatına yüzbaşı rütbesi ile girdi.

1883 yılında Amasya’ya sürgün edildi. Geçici ikamet ettiği çiftliğine hemen hemen her gün kırk elli kadar misafir kabul eder, musiki talimleri yapardı. “Amasya Musiki Cemiyeti” adı altında çalışmalarına hız kazandırdı ve çok sayıda müzisyen yetiştirdi. Bu sırada eşi vefat etti. Asım Bey Amasyalı dostlarının yardımlarıyla Lütfiye Hanım ile evlendirildi. 1908 yılına kadar Amasya’da kaldı. Meşrutiyetin ilanı ile İstanbul’a döndü ve eski görev yeri olan İstanbul İtfaiye Kumandanlığı’na bu sefer Albay rütbesi ile başladı. Emekli olana kadar İstanbul’da kalan Giriftzen Asım Bey, emekli olur olmaz Amasya’ya yerleşmek üzere geri döndü.

Bir ara ziyaret için gittiği İstanbul’da hastalandı. 26 Şubat 1929 tarihinde vefat etti. Merkez Efendi Mezarlığına defnedildi. Üstadın, Amasya’daki özel eşyalarından girifti, bugün Amasya Müzesi’nde, piyanosu ise Amasya Lisesi Müzesi’ndedir.

(www.amasya.bel.tr, http://www.turksanatmuzigi.org/sanatcilarimiz/bestekarlarimiz/giriftzen-asim-bey)

Çaldığı saza nispetle Giriftzen lakabıyla anılan Asım Bey musikimizin kazandırdığı birbirinden güzel ve halka mal olmuş eserleri ile daima aranan sevilen ve eskimeyen sanatkârlardandır. Onun melodileri çok zengin ve renklidir. Çeşitli ritimler içine dökmüş olduğu bu melodilerle vücuda getirdiği şarkılarda kendine mahsus bir incelik ve zerafet bir şuhluk derhal hissedilir. Giriftzen Asım Bey şarkılarını zorluk çekmeden çabuk bestelermiş. Hicaz makamında bestelediği şarkısı örneğidir.

Her zahm-ı ciğer-süze devâ-kâr aranılmaz

Açsan da ciğer-gâhını yâre yaranılmaz

Eller sarılır zülf-i perişan taranılmaz

Açsan da ciğer-gâhını yâre yaranılmaz

”Her yanan kalp yarasına çare bulunmaz.

Gönlünün en derinini açsan da sevgiliye yaranamazsın;

Çünkü sevgili öyle vefasızdır ki gider başkalarına sarılır da, senin perişan saçlarını taramaz. Gönlünün en derinini açsan da sevgiliye yaranamazsın”.

Bir gün Sultanlardan birinin sarayına gitmiş. Kafes arkasından kendisini dinleyen sultan Asım Bey, siz derhal şarkı yapabilir misiniz? Bana şuracıkta bir şarkı yapıversenize deyince genç sanatkâr orada şu güfteyi yazmış ve Rast makamında besteleyerek okumaya başlamıştır:

Serta kadem ey pembe ten

Mecburun oldum işte ben

Lütfeyle gel ey gül beden

Virane gönlüm eyle şen

Büyük Atatürk daha Selanik’te çocuk iken onun Uşşak makamında ki bir şarkısını duymuş, çok sevmiş ve okumasını öğrenmişti. Yıllarca sonra Çankaya Köşkünde Yalova’da bu güzel şarkıyı kıymetli ses ve saz sanatkârlarına icra ettirir, kendiside onlara iştirak ederdi. Sözleri şöyledir:

Cana! Rakibi Handan edersin

Ben binevayı giryan edersin

Biganelerle ünsiyet etme

Bana cihanı zindan edersin.

”Ey sevgili, rakiplerimi güldürüp beni ağlatıyorsun.

Ne olur, yabancılarla düşüp kalkma; böyle yapınca, bana dünyayı zindan ediyorsun.

Dillerden düşmeyen şarkıyı Uşşak makamında besteledi. Mustafa Reşit Bey’in sözlerini yazdığı ve Rast fasıllarında sık kullanılan eseri ise;

Hâbgâh-ı yâre girdim arz içün ahvalimi

Bir perişan hâlini gördüm, unuttum hâlimi

Sâkiten icra ederken dîde eşk-i âlimi

Leblerinde, sinesinde gizlenen amalimi

Leblerimle topladım tebrik edin ikbalimi

“Hallerimi anlatmak için sevgilinin uyuduğu odaya girdim ama onun perişan halini görünce kendi halimi unuttum.

Gözlerim, kanlı yaşlarımı sessizce akıtırken, dudaklarında ve kalbinde gizli olan emellerimi, dudaklarımla topladığım için, mutluluğum ve talihim tebrik edilmelidir.”

 

Hazırlayan: Suat Yener /www.musikiklavuzu.net